- gitmek üzere
- adj. bound
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
pılıyı pırtıyı (veya pılı pırtıyı) toplamak — gitmek üzere bütün eşyalarını toplamak Dört sene sonra ustası pılıyı pırtıyı toplamış, geldiği memlekete geri dönmüş. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
gidici — sf. 1) Kısa süre için var olan, kalıcı karşıtı Gidici müdür. 2) Gitme durumunda bulunan, gitmek üzere olan 3) mec. Ölmek üzere olan Gidici bir hasta … Çağatay Osmanlı Sözlük
tası tarağı toplamak — 1. tkz. gitmek üzere bütün eşyasını toplamak Büyükada da misafir akınından kaçan ev sahipleri gibi tası tarağı toplamışlar, civardaki dağlara kaçmışlar. R. N. Güntekin 2. her türlü ilişkiyi kesmek üzere hazırlanmak Tası tarağı toplayıp ortalıktan … Çağatay Osmanlı Sözlük
pâberikâb — (F. A.) [ بﺎﮐﺮﺑﺎﭘ ] gitmek üzere, hareket etmek üzere … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
İ'TİZAM — Azim ve kasdeylemek. Gitmek üzere olmak. Fütursuz ve kasd üzere olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kalkmak — nsz, ar 1) Gitmek üzere yerinden ayrılmak Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız. 2) den Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı. H. Z. Uşaklıgil 3) den Uyanarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Haran — (hebr.: הרן) ist laut der Bibel der Name eines jüngeren Bruders von Abraham, des Stammvaters Israels. Er wird in der Genealogie Noas erstmals in Gen 11,26 EU erwähnt. Sein Vater hieß demnach Terach, sein zweitälterer Bruder war Nahor. Haran war… … Deutsch Wikipedia
gam — 1. is., Ar. ġamm Tasa, kaygı, üzüntü Bana derler gam yükünü sen götür / Benim yük götürür dermanım mı var? Karacaoğlan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gam çekmek gam yememek 2. is., müz., Fr. gamme Sekiz notanın kalın sesten inceye veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
müteveccihen — zf., esk., Ar. muteveccihen 1) Bir yere doğru gitmek üzere 2) Bir şeyi yapmaya yönelmiş olarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sundurma — is. 1) Sundurmak işi 2) Yağmurdan, güneşten korunmak için yapılan ve arkası bir duvara verilen çatı Odalarımıza gitmek üzere sundurmadan sofaya geçmeye hazırlandığımız sırada bir haberle karşılaştık. R. N. Güntekin 3) sf., hlk. Üstü kapalı balkon … Çağatay Osmanlı Sözlük